Ekrem Çulfa Dr Ekrem Çulfa Aile Evlilik Çift Terapistleri
  • Anasayfa
  • https://www.facebook.com/psikolojikdanismanlar
  • http://www.twitter.com/724psikoloji

Evlilik Terapistleri
Destek Hattı : +90 544 724 36 50

Tanışma ve Flört Dönemi
Tanışma ve Flört Dönemi Nedir? Kız ve Erkekler Bu Dönemde Nelere Dikkat Etmeliler.
Söz ve Nişanlılık Dönemi
Söz ve Nişanlılık Döneminde Eş Adaylarının Birbirini tanımaları için neler yapmalılar, Nelere Dikkat etmeliler.
Evlilik ve Ebeveynlik
Evliliğinizi daha sağlıklı yürümesi ve Daha iyi çocuklar yetiştirmek için yardımınıza hazırız.
Aldatma, Boşanma, Ayrılma
Aldatma ve Sonuç olarak Boşanma ve Ayrılma istenmeyen bir durumdur. Bu dönemi daha sağlıklı geçirmenize yardımcı olalım.
AİLE EVLİLİK KOÇU TELEFONU 0505 767 5885
İstanbul, Besiktaş, Nişantaşı, Psikolog
Kadıköy ,Bakırköy, Fatih, Mecidiyekoy
Hava Durumu
Site Haritası
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028
Saat
Takvim
Aile Bireysel Çift Evlilik Terapisti Çocuk Ergen Pedagogu 0532 158 35 55
Çocuklarda Gelişimsel Korkular ve Baş Etme Yöntemleri
05/11/2014

 

 

Yeni ve bilinmeyen her şey insanı tehdit eder. Korku karşılaşılan yeni bir durum karşısında mantık ile kontrol edilemeyen bir tehdit hissidir. Korku güçlü bir kaçma hissi, hızlı kalp atışları ve kaslarda gerginlik gibi belirtilerin ortaya çıktığı yoğun bir duygusal uyarılmadır. Korku duygusu yaşadıkça öğrenilen tek duygudur. Korku insanlarda hiç olmadığında ya da yüksek seviyede olduğunda çeşitli problemler yaşanmaktadır. Çocuklarda ki birçok korku gelişimsel kaynaklıdır. Çocuklar bedensel ve zihinsel yetenekleri arttıkça bir takım korkular ile baş etmeyi öğrenmekte ve gelişimlerine has bir takım yeni korkular geliştirmektedirler. Bu korkular normaldir ve sağlıklı gelişimin bir parçasıdır. Korku duygusu yaşamak ve bu duygu ile baş etmeye çalışmak, çocukların kendilerini tehlikelerden korumalarını sağlamaktadır. Aynı zamanda ileride yaşayacakları beklenmedik durumlara karşı daha hazırlıklı olmalarını sağlamaktadır.

 

Çocukların içinde bulundukları yaş grubuna göre geliştirdikleri bir takım korkular aşağıda belirtilen şekildedir:

Yabancılama Korkusu

Bebekler 8. aydan itibaren çocuklar net bir şekilde annenin yüzünü yabancı kişilerden ayırabilmektedirler. Bu sebepten dolayı yabancı bir kişi gördüklerinde ağlamakta ve yabancı bir kişinin fiziksel temasına korku ile tepki göstermektedirler. 1,5 yaşına kadar bebeklerin bu korkuyu yenmeleri beklenmektedir. Çocuk 3 yaşından itibaren anneden yavaş yavaş bağımsızlaşmaktadır. Eğer bir çocuk 3,5–4 yaşından sonra hala bir yabancı gördüğünde ağlıyor ve annesinin yanından ayrılmak istemiyorsa, bir uzmana danışılması gerekmektedir.

Düşman Algısı Korkusu

14 – 18 aylık bebeklerde bir düşman algısı korkusu gelişmektedir. Bu dönemde bebekler artık yetişkinlerin mimiklerini, yüz ifadelerini algılayabilmektedirler, örneğin, bir yetişkin sesini yükselttiğinde, öfkelendiğini hissetmektedirler. Bu sebepten dolayı yetişkinin öfkeli yüz ifadesine bebekler büyük bir korku ile tepki verebilirler.  Bu dönemde çocuklar doğa olaylarına karşı da oldukça hassastırlar, örneğin, fırtına, şimşek çakması ya da yüksek ses gibi olaylarda çocuklar da büyük korku yaratmaktadır. Bunun yanı sıra çocuklar hayvanlardan da uzak durmaktadırlar. Özetle çocuklar bu dönemde dış dünyayı daha iyi algılamakta ve yabancı oldukları durumlara ve objelere karşı korku ile tepki göstermektedirler. Çocuklar zihinsel ve bedensel gelişimlerine göre bir takım korkuları yenip, bir takım yeni korkular geliştirebilmektedirler. 5 – 6 yaşından itibaren çocukların karşılaştıkları yeni durumların daha iyi şekilde üstesinden gelebilmeleri ve daha az korku duygusu yaşamaları beklenmektedir.

 

Hayal Kurma Yeteneği İle Gelişen Korkular

Çocuklarda 2 yaşından itibaren gelişen hayal kurma yeteneği ile yeni korkular gelişmektedir. Çocuklar bu dönemde dış dünya hakkında daha fazla bilgi sahibidirler. Ancak henüz gerçek dünya ve hayalleri arasında ki farkı ayırt edemezler. Bu dönemde çocuklarda gece kâbusları başlamaktadır ve bu kâbusları gerçek gibi algılarlar. Annelerinin anlattığı bir hikâyede korku uyandırıcı bir unsur varsa, bunun gerçek olduğunu düşünüp, korku geliştirebilirler.

 

3 yaşından itibaren ise bu korkulara sihir ya da doğaüstü güçlerin varlığı ile ilgili korkular eklenmektedir. Hayaletler, canavarlar çocukların hayal dünyalarında ki yeni korku unsurlarıdır. 4–5 yaşlarında çocukların korkuların da artışlar görülmektedir. Bunun nedeni, gelişen zihinsel yetenekleri sayesinde daha iyi hayal kurabilmeleridir. Ancak doğa olaylarını tam olarak açıklayamamaları ve iç dünyalarını nesnel dünyadan tam olarak ayrıştıramamaları korkularını arttırmaktadır. Örneğin, çocuklar yataklarının altında bir hayaletin olduğuna ya da perdenin arkasında bir cadının onları izlediğine inanabilirler. Bu sebepten dolayı gece uykusuzluk problemi yaşayıp, anne ve babanın yatağından ayrılmak istemezler. Ya da izledikleri çizgi filmde ki kurdun televizyondan çıkıp, odaya girebileceğine inanabilirler. Tuvalete gittiklerinde bir canavarın kendilerini içeri çekeceğini düşünebilirler.  Karanlıktan korkarlar, çünkü ışıklar kapandığında yaşamın devam ettiğini algılamaya başlar, karanlıkta bir hırsızın gelip, onları kaçırabileceğini düşünebilirler. Evde yere devrilmiş bir eşya gördüklerinde, bir hırsızın gelip bunu devirdiğini düşünüp, ağlamaya başlayabilirler. Okula başlama çağı ile birlikte, 6 yaşından itibaren, çocuklarda bu tür korkuların kaybolması ya da azalması beklenmektedir.

 

Ayrılık Korkusu:

Çocuklarda bir yaşın sonuna doğru ayrılık korkusu geliştirmektedir. Ayrılık korkusu 3 yaşına kadar çocuklarda devam edebilmektedir. Çocuklar üç yaşına kadar hem kendilerini anneye bağımlı hissetmekte, hem de anneden ayrışmaya çalışmaktadırlar.  

Anne bir yaş sonuna doğru bebeği yabancı bir kişi ile bıraktığında, bebek annesinin bir daha gelmeyeceğinden yoğun bir endişe duyabilmekte ve çoğunlukla ağlamaya başlamaktadır. Özellikle çalışan anneler için gelişimsel olan bu korku çocuklarında sürekli olarak karşılaştıkları bir durumdur.  Çocuk anneye güvenli bağlanmış ise, annenin gidişine üzülmekte ama kısa süre sonra sakinleşmektedir. Güvenli bağlanmamış çocuklar ise genellikle annenin bir daha gelmeyeceğinden endişe duymakta ve oldukça huzursuzlanmaktadırlar.

Bir çok anne bu yaş grubunda bulunan çocuklarını bir yabancı ile, örneğin bir bakıcı ile, yalnız bıraktıklarında çocukları görmeden evden çıkmayı tercih etmektedirler. Ancak bu pedagojik açıdan doğru bir tutum değildir. Çocuk ağlasa bile annenin çocuğu ile vedalaşması, nereye gittiğini ve tekrar geleceğini basit cümlelerle ifade etmesi gerekmektedir. Ayrıca bu esnada sakin ve şefkatli bir şekilde çocuğuna yaklaşmalıdır. Terkedilme duygusunun içselleşmemesi için, vedalaşmanın anne ve çocuk arasında bir ritüel haline gelmesi gerekmektedir.

2 yaşına doğru çocuk bu korkuyu yenmekte, annesini bulunduğu ortamda göremese bile onun bir daha geri geleceğini idrak etmektedir. Ancak yine de oyun oynarken, koşarken, parkta yeni arkadaşlar edinirken hep annesinin varlığını yanında hissetmek ister. Annenin varlığı çocuğa ‘bir sorun yaşadığımda, bir tehlike ile karşı karşıya kaldığımda annem beni korur’ duygusunu hissettirmektedir. Bu duygunun çocukta sağladığı güven ile çocuk dış dünyaya daha kolay açılmaktadır. 3 yaşından sonra anneye olan bağımlılığın azalması beklenmektedir.

3 – 4 yaş civarı yuva eğitiminin başlaması ile çocuğun hayatında yeni bir dönem başlamaktadır. Çocuk anneden bağımsız hareket etmeye başlamıştır. Ancak çocuk okulöncesi eğitim ile birlikte yeni bir oyun ortamı, yeni arkadaşlar, yeni öğretmenler ve annenin uzun süreli yokluğu gibi baş etmesi gereken birçok farklı durum ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu nedenle çocuğun anneden kopup, yuvaya alışması hemen mümkün olmamakta, belli bir adaptasyon süreci gerekmektedir. 

Bu bağlamda planlanan yuva eğitiminden bir ay önce ailenin çocuğunu mental olarak bu duruma hazırlamaya başlamalıdır. Çocuk ile orada yeni arkadaşlar edineceği, yeni oyunlar oynayacağı ve çok keyifli vakit geçireceği üzerine sohbet edilmelidir.  Çocuk yuvaya başlamadan önce, anne çocuğu ile yuvayı birkaç sefer ziyaret etmeli, çocuğa orada mutlu şekilde oynayan çocukları, oyun parkını ya da yüzme havuzunu göstermeli, orda çok güzel vakit geçireceğinden bahsetmelidir. Bu sayede çocukta yeni ortama karşı olumlu duygular oluşabilmektedir.

1–2 ay gibi normal bir adaptasyon süreci geçtiği halde, çocuğun anneden ayrılmakta büyük güçlük çekmesi durumunda, ailenin profesyonel bir yardım alması tavsiye edilmektedir.

 

4 – 5 yaş arası gelişimsel korkular

Kastrasyon Korkusu

4–5 yaş grubu çocuklarda benlik duygusunun yeterli şekilde gelişmesi ile kendi bedenlerini keşfetme merakı da artmaktadır.  Bu dönem cinsel kimliğin gelişiminde çok önemli rol oynamaktadır.

Çocuklar artık sadece saçları ya da giyimleri ile değil, cinsel organları ile de karşı cinsten farklı olduklarını idrak ederler. Çocuklar cinsel organlarına büyük ilgi duymaktadırlar. Sık sık genital organlarına bakma ve onunla oynama isteği çocuklarda gözlemlenebilmektedir. Mastürbasyon çocuğun kendi kendini uyarma halidir. Çocuklar kendi genital bölgeleri ile oynamaktan haz duyarlar. Aslında bu çocukların genital bölgelerini keşfetme çabasıdır.  Ancak çocukların bu davranışlarına verilen sert tepkiler, onlarda suçluluk duygusu uyandırmaktadır.

 Araştırmalar, 4 yaşından sonra çocuklarda benmerkezcilik duygusunun azaldığı sonucuna varmışlardır. Çocuklar artık – anne ve babaları ya da öğretmenleri tarafından takdir görmek için –yetişkinlerin koydukları kurallara uymaya çalışırlar. Kurallara uymadıkları takdirde ise, suçluluk duygusu geliştirebilirler. Çocuklarda suçluluk duygusunun gelişimi ve karşı cinse olan ilgi bir takım dönemsel korkuları beraberinde getirebilmektedir. İlk kez bir kız çocuğunun kendisi gibi penisinin olmadığını gören erkek çocuğu bunu anlamlandıramayıp, kendi penisinin de bir gün cezalandırılmak amacı ile kesileceği korkusuna kapılabilir. Bu korkunun yüksek düzeyde yaşanması durumunda erkek çocukların da kolunu, ya da bacağını, yani vücudunun başka uzuvlarını kaybetme korkusu da gözlemlenmektedir. Kız çocuğu ise erkek çocuğunun penisini görünce, kendi penisinin cezalandırılmak için kesildiğini düşünebilir. Ayrıca erkek çocukları kız çocuklarına nazaran daha fazla kastrasyon korkusu yaşamaktadırlar.

Çocukların bu korkuları başarılı bir şekilde yenmeleri için anne ve babaya bir takım görevler düşmektedir.  Öncelikle çocuğunuz bu konu ile ilgili bir soru sorduğunda, ona kız ve erkek çocukların doğuştan farklı cinsel organlara sahip olduğunu açıklamanız gerekmektedir. Çocuğunuza kız çocuğunun cinsel organına vajina ve erkek çocuğunun cinsel organına penis dendiğini açıklamalı ve bu organların biyolojik isimlerini kullanmalısınız. Çocuğunuz, kız çocuğunun cinsel organın içe dönük ve yuvarlak olduğunu ve erkek çocuğunun organının da dışa dönük olduğunu, her ikisinin de çişini bu organdan yaptığını bilmelidir. Böylelikle çocuğunuzun hem cinsel kimliğinin sağlıklı bir şekilde gelişmesine, hem de suçluluk duygusu yaşamamasına katkıda bulunursunuz.

Ayrıca çocuğunuzu mastürbasyon yaparken gördüğünüzde, ona sert tepkiler vermemeli ve bunun gelişimin bir parçası olduğunu unutmamalısınız.  Önemli olan nokta, çocuğunuzun bu durumun ona özel bir konu olduğunu öğrenmesidir. Bu bağlamda çocuğa ‘biliyorum, penisini merak ediyorsun ve onunla oynamak sana zevk veriyor, ama arkadaşlarının yanında bunu yapman, onları rahatsız edebilir. Penisinle odanda da rahatlıkla oynayabilirsin’ içeriğinde bir açıklamanın yapılması önem teşkil etmektedir. Bu sayede çocuğunuza, kendi bedenini keşfetme çabası ve bundan aldığı zevki anladığınızı hissettirebilir, ancak bunun ona özel bir konu olduğu sinyalini verirsiniz. Çocuğunuzun suçluluk duygusu geliştirmesinin ve suçluluk duygusunun beraberinde getirdiği cezalandırılma korkusunun önüne geçebilirsiniz.

 Son Söz:

Dönemsel olan bu korkuların gelişimi çocuktan çocuğa farklılık göstermektedir. Her çocuğun yukarıda açıklanan tüm korkuları yaşayacağını ya da ön görülen yaş aralıklarında yaşayacağını söylemek mümkün değildir.

Çocuklarının korkularını yenme konusunda, onları desteklemek önemlidir. Ancak ne bir yetişkinin ne de bir çocuğun tüm korkularını yenmesi mümkün değildir. Bu bağlamda çocuğun tüm korkularının üstesinden gelmesini beklemek, çok kontrolcü bir kişilik yapısının gelişmesine zemin hazırlayabilir. Önemli olan çocuğun yaşadığı korkuların sosyal hayatını ne seviyede etkilediğidir. Eğer korkular, çocuğun hayatına hükmetmiş ise ve çocuğun sosyal gelişimini olumsuz etkiliyorsa, profesyonel yardım alınmalıdır.

Anne ve baba çocukların korkularına anlayış göstermeli ve onların korkularını ciddiye almalıdır. ‘Korkulacak, bir şey yok, abartıyorsun, daha cesur olmalısın’ gibi söylemlerde bulunmak, çocuğunuzun size olan güven duygusunu sarsabilir ve çocuk ‘annem, babam beni anlamıyor, benim korkularımı önemsemiyor’ duygusuna kapılabilir. Bunun yerine ‘korkularını anlayabiliyorum, köpekten korkman çok normal, senin yaşında birçok çocuk bu tür korkular yaşayabiliyor’ şeklinde ki bir konuşma çocuğu önemli ölçüde rahatlatacaktır.

Ayrıca çocuğa korkularının resmini çizdirmek, korktuğu konu ile ilgili oyunlar oynamak ya da konu üzerinde sohbet etmek de çok önemlidir. Böylelikle çocuk yaşadığı problemi dışa vurmayı öğrenecektir. Örneğin, çocuk köpekten korkuyorsa, onun yabancı olarak algıladığı bu canlıyı daha yakından tanıması için ona çevre oluşturulmalıdır. Ebeveynler ona köpek resimlerinin olduğu bir kitap alabilir ve onunla birlikte köpeğin başını, gövdesini ve bacaklarını inceleyip, çocuğun bu konu üzerinde konuşmasını teşvik edebilirler. Daha sonra bir hayvanat bahçesine gidip, orada farklı türden birçok köpeği bizzat görmesini sağlayabilir ve gördüklerinin resmini çizmesini isteyebilirler.

4 yaşından itibaren çocuklar sebep, sonuç ilişkisini daha iyi algılayabilmekte ve kendi yaş seviyelerine uygun mantıklı açıklamaları idrak edebilmektedirler. Örneğin, şimşek çakması çocuk için ürkütücü bir doğa olayıdır ve çocuğa bu konuda basit ama mantıklı bir açıklama da bulunmak, kafasındaki birçok belirsizliği giderecek ve korkularını hafifletecektir.  

0533 373 81 23



2095 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ÖZSEVGİ & KARI-KOCA SEVGİSİ - 18/11/2024
Özsevgi ile eşimize olan sevgi dengesini nasıl dengeleriz?, Bunun için neler yapmalıyız?, Neler yapmamalıyız?
"İLİŞKİLERİNİZİ ÖLDÜREN 5 ŞEY: - 03/11/2024
1. Karşı tarafı değiştirmeye çalışmak, 2. Onu anlamak için artık çaba sarf etmemek,
ŞEHİTLİK - 27/10/2024
Şehit Olma Nedir?, Şehitlik Mertebesine Nasıl Ulaşılır?, Şehit Olmanın Psikolojik, Pedagojik, Sosyolojik, Milli Manevi Yorumları Nelerdir?,
KINA GECESİNİN GELİN, DAMAT, EBEVEYNLER VE ARKADAŞLAR İÇİN PSİKOLOJİK ANLAMI NEDİR? - 20/10/2024
Kına gecesi, kültürel ve geleneksel bir etkinlik olup, gelin ve damadın hayatındaki önemli bir dönüm noktasını temsil eder.
PSİKOLOJİSİ BOZUK OLANLAR NE GİBİ HAYAT KOÇLUĞU ALABİLİRLER? - 14/10/2024
Psikolojik sorunlar yaşayan bireyler için Hayat Koçluğu hizmetleri, destekleyici bir yaklaşım sunabilir. Ancak bu hizmetlerin, profesyonel psikoterapi veya psikiyatri tedavisi ile birlikte değerlendirilmesi önemlidir.
YALNIZLİK VE SAĞLIK KONULARINDA YÜKSEK KAYGILARIM VAR. - 09/10/2024
Soru:Yalnızlik ve Sağlık konularında yüksek kaygılarım var , bunun için neler önerirsiniz, örneklerle açıklar mısın?
ARASTİRMALARA GORE İNTERNET FENOMENLERİ DAHA COK NEDEN İNTİHAR EDİYOR? - 27/09/2024
İnternet fenomenlerinin intihar oranlarının yüksek olmasının birkaç nedeni bulunmaktadır. İşte bu nedenlerden bazıları:
ANNELERDE FEDAKARLIK PSİKOLOJİSİ - 24/09/2024
Annelerde fedakarlık psikolojisi, genellikle annelerin çocuklarına ve ailelerine karşı duyduğu derin bağlılık ve özveri ile ilişkilidir. Bu psikoloji, birçok kültürde ve aile yapısında önemli bir yer tutar.
MUTSUZLUK, KEYİFSİZLİK, HAYATTAN ZEVK ALAMAMA VE HALSİZLİK İÇİN PSİKOLOJİK OLARAK ÇÖZÜM ÖNERİLERİ - 21/09/2024
Mutsuzluk, keyifsizlik, hayattan zevk alamama ve halsizlik, bireylerin duygusal ve fiziksel durumlarını ifade eden terimlerdir. İşte bu kavramların tanımları ve önerilerimiz:
 Devamı